"Biyolojik bazlı malzemeler saman, kenevir, ahşap, miselyum (mantar), kil ve yün gibi ürünlerden elde edilir. Yenilenebilir, toksik olmayan, yüksek performanslıdırlar ve hem insanlar hem de gezegen için daha sağlıklı evler inşa etmemize yardımcı olurlar," William Mason. (Foto: Getty Images)
İklim üzerindeki olumlu etkileri göz önüne alındığında, biyolojik bazlı yapı malzemelerine erişim çok daha kolay olmalı.
Analiz:
Ev inşa eden ya da evini yenileyen herkes bunun pahalı ve genellikle karmaşık bir süreç olduğunu bilir. Üstelik kullandığımız yapı malzemeleri, çağımızın en büyük sorunlarından biri olan iklim değişikliğine katkıda bulunuyor.
Evlerimizi daha enerji verimli hâle getirmek için ısı yalıtımı ve hava sızdırmazlığına odaklanırken, kullanılan malzemelerin çıkarılmasının yarattığı zararı çoğu zaman göz ardı ediyoruz. Yapı malzemeleri ve inşaat, artık küresel enerjiye bağlı karbon emisyonlarının %11’ini oluşturuyor; bu da inşaat yöntemlerimizi iklim değişikliğinin önemli bir itici gücü haline getiriyor.
Polyester ve polistiren yalıtım, sentetik halılar, vinil zemin kaplamaları, yapıştırıcılar ve yapı örtüleri gibi pek çok geleneksel ürün petrolden türetiliyor. Beton, çelik, alüminyum, alçıpan ve cam yünü yalıtımı – inşaatçılar için standart tercihler – de üretimi son derece enerji yoğun malzemelerdir.
Peki ya iklim değişikliğini hafifletebilecek ve dünyanın doğal kaynaklarını koruyabilecek daha iyi alternatifler olsaydı?
İşte burada biyolojik bazlı malzemeler devreye giriyor. Karbon yoğun geleneksel ürünlere karşı düşük etkili, yenileyici alternatifler sunuyorlar. Saman, kenevir, ahşap, miselyum (mantar), kil ve yün gibi ürünlerden elde edilen bu malzemeler yenilenebilir, toksik olmayan, yüksek performanslıdır ve daha sağlıklı evler yaratmamıza yardımcı olurlar.
Örneğin, aşağıda görseli yer alan kenevir beton (hempcrete) gibi bir biyolojik bazlı ürün; kenevir bitkisinin odunsu iç kısmı ile kirecin birleştirilmesiyle oluşan bir kompozit bloktur. Yıl boyunca sıcaklık ve nemi düzenleyerek etkili bir yalıtım sağlar, rutubet ve küf oluşumunu önler.
Doğal malzemeler olan toprak ve kil, gün boyunca ısıyı depolayıp gece yavaşça salarak sabit bir iç ortam sıcaklığı oluşturabilir; bunu da ısıtma sistemlerine aşırı bağımlı kalmadan sağlar. Bu malzemeler çevreyle uyum içinde çalışır; çevreye karşı değil – üstelik performanstan ödün vermeden.
Biyolojik bazlı seçeneklerin önündeki engeller
Ne yazık ki, yeni evinizde ya da ev yenileme projenizde biyolojik bazlı ürünler kullanmak isterseniz, yerel yapı marketinizde pek fazla seçenek bulamayabilirsiniz. Bu malzemeleri yaygınlaştırmak kolay değil. Birçok insan hâlâ bu malzemelere aşina değil ve geleneksel inşaat yöntemleri tedarik zincirlerine o kadar köklü biçimde yerleşmiş ki, bu zihniyetleri değiştirmek zor.
Birçok tasarımcı ve inşaatçı da ürünlerin performansı ve dayanıklılığını kanıtlayan resmi sertifikalar olmadıkça alışılmadık malzemeleri kullanmaya gönüllü değil. Bu nedenle, kolayca temin edilen ve inşaatçılara tanıdık gelen malzemeler genellikle tercih ediliyor ve bizi bildik yapı yöntemlerine hapsediyor.
Maliyet de bir diğer engel. Nerede ve nasıl üretildiklerine bağlı olarak bazı biyolojik bazlı malzemeler daha pahalı olabiliyor. Örneğin, kenevir betonunun üretimi için çiftçilerin kenevir yetiştirip hasat etmesi, ardından bir üreticinin bu kompoziti üretip dağıtması gerekir. Bu sistemler kurulmamışsa, kenevir betonunun maliyeti ve erişilebilirliği ciddi şekilde etkilenir. Bu malzemelere yönelik talebin artması, onları daha ulaşılabilir ve uygun fiyatlı hâle getirmenin anahtarıdır.
Bir diğer mesele de yapı bakımı konusundaki bakış açımız. Günümüzde, bakım gerektirmeyen, sonsuza dek dayanacak şekilde tasarlanmış evlere yönelik güçlü bir vurgu var – fakat bu "dayanıklı" malzemelerin çoğu petrokimyasal kaynaklı olduğu için bu yaklaşım çevresel olarak pahalıya mal oluyor.
Uzun ömürlü malzemeler istemekte yanlış bir şey yok, ancak bu yaklaşım evlerimize karşı bir ilgisizlik kültürünü besledi. Biyolojik bazlı malzemeler de yeterince dayanıklı olsa da, düzenli bakım gerektirirler. Bu da hem tasarımcıların hem de ev sahiplerinin bakım kavramını yeniden düşünmesini, daha sürdürülebilir bir onarım ve sahiplenme kültürüne geçiş yapmasını gerektirir.
Örneğin, saman duvarlar kireç ya da kil sıva gibi nefes alabilen bir kaplamaya veya doğal boyaya ihtiyaç duyar – bu da plastik bazlı boyalara göre daha sık bakım gerektirebilir. Benzer şekilde, tavanlardaki yün yalıtım iyi çalışır ama zamanla sıkışıp boşluklar bırakabilir, bu boşlukların doldurulması gerekebilir.
Bir inşaat kültürü değişimi gerekiyor
Biyolojik bazlı malzemelerin kullanımını artırmak, inşaatı nasıl düşündüğümüz konusunda bir değişim gerektiriyor.
Mevcut inşaat uygulamaları ne bize ne de gezegenimize fayda sağlıyor. Yapı yönetmelikleri, biyolojik bazlı malzemeleri geçerli alternatifler olarak tanımalı ve bu ürünleri tüketiciye ulaştıracak tedarik zincirleri geliştirilmelidir. Tarımsal ekonomimiz göz önüne alındığında, Aotearoa’da (Yeni Zelanda) kenevir ve saman gibi ürünlerin yetiştirilmesiyle bu yapılabilir.
Ayrıca, biyolojik bazlı malzemelerin kullanımının standartlaştırılması da önemlidir; ancak bu malzemelerin her zaman bire bir geleneksel ürünlerin yerine geçmediği de kabul edilmelidir. Bu ürünlerin kullanımı çoğu zaman yeni beceri ve teknikler gerektirir. Ayrıca, ürün performansını geliştirmek ve yeni kullanım alanları keşfetmek için sürekli bir geliştirme süreci de gereklidir.
Biyolojik bazlı ürünler mevcut yapı malzemelerinin yerini tamamen almasa da, daha sağlıklı ve enerji verimli evler inşa etme yaklaşımımızı genişletirler. Bu malzemeleri benimsemek, evlerimizi nasıl tasarlayıp inşa ettiğimiz ve bakımını yaptığımız konusunda kültürel bir değişim gerektirir – ama eğer gezegene ve kaynaklarına olan etkilerimizi azaltmak istiyorsak bu değişim zorunludur.
William Mason
29 Mayıs 2025
William Mason, Mimarlık Yüksek Lisans Mezunu, Te Herenga Waka – Victoria Üniversitesi (Wellington)
Kaynak:
Çeviri: ChatGPT
KÖŞE YAZISININ ORİJİNALİ (İNGİLİZCE):
Why don’t we grow hemp and straw to use in construction?
Given their climate-mitigating properties, bio-based building products should be much easier to find
'Bio-based materials are made from products such as straw, hemp, timber, mycelium (fungi), clay, and wool. They are renewable, non-toxic, high-performing, and help us create homes that are better for people and the planet,' writes William Mason.
Analysis: Anyone who has been through the process of building or renovating their home knows it is expensive and often complicated. On top of this, the building materials we use are contributing to one of the biggest problems of our time: climate change.
While we focus on making our homes more energy efficient through better insulation and airtightness, we often overlook the damage caused by extracting the materials used. Building materials and construction now account for 11 percent of global energy-related carbon emissions, making the way we build a significant driver of climate change.
Many conventional products – such as polyester and polystyrene insulation, synthetic carpets, vinyl flooring, adhesives, and building wraps – are derived from petroleum. Concrete, steel, aluminium, plasterboard, and glass wool insulation – the standard choices for builders – are also highly energy intensive to manufacture.
But what if there were better alternatives, providing ways of building that can mitigate climate change and protect the Earth’s natural resources?
This is where bio-based materials come into play, offering low-impact, regenerative alternatives to conventional, carbon-intensive materials. Bio-based materials are made from products such as straw, hemp, timber, mycelium (fungi), clay, and wool. They are renewable, non-toxic, high-performing, and help us create homes that are better for people and the planet.
Take a bio-based product such as hempcrete (shown below), which combines the woody core of the hemp plant with lime to form a composite block. It’s an effective insulation material, helping to regulate temperature and humidity year round, and prevent dampness and mould.
Natural materials such as earth and clay also have the ability to store heat throughout the day and slowly release it at night, creating an even indoor temperature without relying heavily on heating systems. These materials work with the environment, not against it, without compromising performance.
Barriers to bio-based options
Unfortunately, if you want to use bio-based products in your new home or your home renovation it’s unlikely you’ll find many options at your local building supply store. Bringing bio-based materials into the mainstream isn’t easy. Many people are still unfamiliar with them, and it’s hard to shift mindsets when conventional ways of building are so deeply ingrained in supply chains.
Many designers and builders are also reluctant to use unconventional materials without formal certification proving the products’ performance and durability. As a result, materials that are easily sourced and familiar to builders are usually specified, locking us into well-known construction methods.
Cost is another barrier. Depending on where and how they’re produced, some bio-based materials can be more expensive. For example, hempcrete relies on farmers to grow, harvest, and process the hemp crop, and then for a manufacturer to cast the composite and distribute it. Without these systems in place, the cost and accessibility of hempcrete is significantly affected. Growing demand is key to making these materials more accessible and affordable.
Another issue is how we view building maintenance. In today’s world, there’s a strong emphasis on low-maintenance homes built with materials designed to last indefinitely – often at a steep environmental price as many of these ‘durable’ materials are derived from petrochemicals.
There’s nothing inherently wrong with seeking long-lasting materials, but it has fostered a culture of neglect for our homes. Bio-based materials, though sufficiently durable, need regular maintenance, which means designers and homeowners alike must rethink the way they view upkeep, shifting towards a more sustainable culture of repair and stewardship.
For example, straw walls need a breathable coating such as lime or clay render, or natural paint, which might need touching up more often than standard plastic-based paint. Likewise, wool insulation in the ceiling works well, but over time it can squash down and leave gaps, which need filling.
A building-culture shift is needed
Increasing the use of bio-based materials will require a shift in how we think about construction.
Building practices are not doing us or our planet any favours. Our building code must recognise bio-based materials as sufficient alternatives and we need to develop supply chains that can deliver these products to consumers. Given our agricultural economy, this could be done by growing crops such as hemp and straw for manufacture in Aotearoa.
It is also important to standardise how we use bio-based materials, while recognising they are not always a direct, like-for-like replacement for conventional options. Using these products often requires new skills and techniques. There will also be a need for ongoing development to improve product performance and explore new uses.
Though bio-based products may not replace the current materials we use, they will broaden our approach to building healthier and more energy efficient houses. Embracing bio-based materials demands a cultural shift in how we design, build, and maintain our homes – but it is a necessary step if we want to reduce our impact on the planet and its resources.
by William Mason
29/05/2025
William Mason, Master of Architecture graduate at Te Herenga Waka – Victoria University of Wellington