Ana içeriğe atla

Kronik Ağrıdan Kansere: 11 Milyar Dolarlık Pazarın Yeni Yıldızı Kenevir

Çevre Sağlığının İyileştirilmesinde Kenevirin (Cannabis sativa L.) Kullanımı [Makale]

Çevre Sağlığının İyileştirilmesinde Kenevirin (Cannabis sativa L.) Kullanımı - Makale | Kenevir Birliği

2. ULUSLARARASI
19 MAYIS YENİLİKÇİ BİLİMSEL YAKLAŞIMLAR KONGRESİ
Uygulamalı Bilimler
27 - 29 Aralık 2019
Samsun, Türkiye

ÇEVRE SAĞLIĞININ İYİLEŞTİRİLMESİNDE KENEVİRİN (Cannabis sativa L.) KULLANIMI

Zir. Müh. Rıza PASLI
19 Mayıs Üniversitesi, Ziraat Fakültesi
Doç. Dr. Selim AYTAÇ
19 Mayıs Üniversitesi, Ziraat Fakültesi
Zir. Müh. Derya AKSOY 
19 Mayıs Üniversitesi, Ziraat Fakültesi

Özet

Kenevir (Cannabis sativa L.), Cannabaceae familyasına mensup, tek yıllık, palmat yaprakları bulunan yaklaşık 4 metreye kadar boylanabilen, güçlü kök yapısına sahip, tarihi M.Ö.5000-4000 yıllarına dayanan ilk kültür bitkilerimizden biridir. O tarihlerden günümüze kadar bitkinin farklı kısımlarının dokuma, kâğıt, yelken, çadır, halat, yapı ve yalıtım malzemesi, yakacak, insan ve hayvan beslemesi ve tıbbi amaçlı kullanımı gibi birçok biçimde kullanımı olduğu bilinmektedir. Kenevir Orta Asya’dan dünyanın farklı bölgelerine dağılmaya başlamıştır. Bitkinin ılıman ve tropik koşullarda hızlı büyümesi ve ekimde her bir ürünün ardından toprağın zenginleşmesi bu bitkinin tarımını cazip kılmıştır. Sanayi devrimiyle başlayan üretimde hızlı ve dengesiz büyüme, ürün dağılımında olan eşitsizlikler, sanayi atıklarına yeterince önem gösterilmemesi ve paralelinde getirdiği çevresel hasar dünya için önemli bir sorun haline gelmiştir. Çevre kirliliği tanımı literatüre ağır metallerle birlikte girmiştir. Kenevir genetik yapısından dolayı hiperakümülatör bitkiler sınıfına girer ve ekonomik bir ağır metal temizleyici olarak da değerlendirilebilmektedir. Canlılar yaşadıkları her an için doğaya belirli miktarda karbondioksit salımı yapmakta ve var olanı hızla tüketmektedir. Kenevir fazlaca yaprak alanına sahip ve hızla büyüyen bir bitki olduğundan dolayı arazide gelişmekte olan kenevirin her bir ton kuru maddesine karşılık 1.63 ton karbondioksit absorbe edildiği bildirilmiştir. Ayrıca, kenevirin hempcrete gibi tuğla olarak değerlendirilmesi durumunda her bir ton için ilave olarak yaklaşık 249 kg karbondioksit tüketmektedir. Kenevir 2000 yılı aşkın süredir endüstri için bir hammaddedir. Sanayinin gelişmesiyle birlikte kenevirden birçok ürün üretilmeye başlanmış ve ekonomik değeri de bu doğrultuda artmıştır. Kenevirden elde edilen ürünlerin karbondioksit salımı oldukça az olduğundan karbon ayak izi de düşüktür. Günümüzde dünyada kâğıt üretiminin %89’u ağaçlardan, %11’i ise odunsu olmayan bitki liflerinden yapılmaktadır. Kenevir bünyesinde, %50-77 oranında selüloz bulunduğundan çok iyi bir kâğıt ham maddesidir. Kenevirden elde edilen kâğıt değerli kâğıt sınıfında girmektedir. Bu gibi özelliklerinden dolayı ormanlar üzerinde baskıyı olabildiğince azaltabilecektir. Yapılan bu araştırmada kenevirin çevre sağlına etkileriyle ilgili kaynaklar taranmış ve elde edilen veriler karşılaştırılarak bu derlemede toplanmıştır.

Giriş

Kenevir (Cannabis sativa L.) C3 grubu bitkiler sınıfında bulunan 2n=20 kromozomlu, uzun boylu ve kuvvetli kök yapısına sahip, lifleri ve tohumu için yetiştirilen, kültüre alınmış ilk bitkilerden biridir (Aytaç, S., 2017). Lifleri tekstil, yalıtım malzemesi, çuval, yelken, çadır bezi, banknot ve sigara kâğıdı gibi değerli kâğıtların yapımında, kompozit dolgu malzemesi, ince liflerinin iç çamaşırı ve yazlık kıyafetlerin dokunmasında kullanılabilir olması ve tohumlarının doymamış yağ asitleri bileşimi nedeniyle iyi bir yağ kaynağı olarak kullanılması kenevirin üstün ve çok yönlü yanlarındandır (Theimer, R.R., Mölleken 1997). Canlılar belirli bir çevre üzerinde yaşamlarını devam ettirebilmek için sürekli üretim ve üretime bağlı olarak tüketim yapmaktadırlar. Yapılan bu faaliyetler neticesinde birtakım atıklar çevrede kalmaktadır. Dolayısıyla çevrede kalan bu atıklar birikerek çevre kirliliğini oluşturmaktadır. Çevre kirliliğinin oluşmasına en büyük sebebiyet veren insanoğlunun faaliyetleridir. Bu kirliliği azaltması gereken ise yine insanoğlunun kendisidir. Dünya yüzeyinde sürekli ve kademeli olarak sıcaklık artışı olmaktadır. Oluşan bu sıcaklık artışı küresel ısınmaya neden olmaktadır. Küresel ısınmanın yine en büyük faktörü antropojenik kaynaklardır. Özellikle sanayi devrimiyle beraber küresel ısınmanın etkileri daha hissedilebilir düzeylere çıkmıştır. Doğada her canlı yaşamı boyunca çevreden karbondioksit alır ve karbondioksit salımı yapar. Çevreye salınan CO₂’le beraber bireyin küresel ısınmadaki payı artacak, karbon ayak izi yükselecek, bölgesel iklim koşulları değişecek ve bu çevreyi paylaşan her canlı oluşan değişikliklerden olumsuz etkilenecektir. Çevre kirliliğiyle beraber literatüre girmiş bir başka terimse ağır metal kirliliğidir. Günümüzde ağır metallerin çevre açısından zararı öğrenildikçe kirlenen bu alanların temizliğine yönelik çalışmalar da artmaya başlamıştır.

Sürdürülebilir Tarımda Kenevirin Önemi

Kaynakların tükenmesi, çevre kirliliği, iklim değişikliği ve insan sağlığı riski gibi insan uygarlığının artan ihtiyaçlarıyla ilgili sorunlara duyulan endişeler çevre dostu alternatif arayışlara yol açmıştır. Son yıllarda kenevir, tıbbi, toksik atık bırakmayan, biyolojik olarak parçalanabilirliği yüksek ve sürdürülebilir olması bakımından popülerlik kazanmaya başlamıştır. Yapılan kazılarda Asya’daki bozkır alanlarda bulunan tarihi M.Ö. 5000-4000 yıllarına dayanan kenevir kalıntıları, kenevirin insanlar tarafından kullanılan en eski kültür bitkilerinden biri olduğunu göstermektedir. Bu yıllarda kenevirin dokuma, kâğıt yapımı, insan ve hayvan beslemesinde ve tıbbi amaçlı kullanıldığı bilinmektedir. Kenevir tekstil, halat, kâğıt, yelken, çadır bezi, yakıt vb. maddelerin üretimi için Çin’de eski zamanlardan beri önemli bir ürün olarak yetiştirilmiş ve en çok tüketilen beş tahıl arasına girmiştir (Touw, 1981). Elde edilen bulgular Hindistan’ın Ellora mağaralarının tarihi toprak sıvalarında kenevirin organik bir katkı maddesi olarak kullanıldığını da ortaya koymaktadır. Binlerce yıldır insanlar için çok değerli bir bitki olmasına rağmen, çevre dostu olan bu bitkinin psikoaktif etkilerinden dolayı 19.yy.’da ekimi yasaklanmaya başlanmış ve üzerine kötü bir imaj yüklenmiştir (Schultes., 1970., Fike, 2016). Kenevir Orta Asya’dan dünyanın farklı bölgelerine dağılmaya başlamıştır. Bitkinin ılıman ve tropik koşullarda hızlı büyümesi ve ekimde her bir ürünün ardından, toprağın zenginleşmesi bu bitkiyi cazip hale getirmiştir (Singh ve Sardesai, 2016). Kenevir çeşitli iklim şartlarına uyum sağlayabildiğinden dolayı dünyada ekimi ve yayılımı hızla artmıştır. Çin’den Batı Asya’ya oradan ise M.Ö. 1000-2000 yıllarında Avrupa’ya yayılım göstermiştir (Bender, 1994). Kenevir hızlı bir büyüme gösterdiğinden, yabancı otlarla mücadele etme potansiyeli oldukça yüksektir. Pestisit ve herbisit kullanmadan da iyi bir şekilde büyüyüp gelişebilmektedir (Zuardi, 2006). Çin’de Pani-po adlı köyde yapılan kazılarda, tahıl yataklarında kenevire ait bulgulara rastlanmıştır (Li, 1974; Mckim ve Hancock, 2013). Ellora’nın antik mağara duvarlarında 6. Yüzyıl ve 11. Yüzyıldan kalma kireçli ve alçılı kalıntılarında bulunan kenevirler o dönemdeki insanların keneviri bir inşaat malzemesi olarak kullandıkları sonucunu ortaya koymuştur (Singh ve Arbad, 2014; Singh ve Sardesai, 2016).

Kenevirin Kimyasal Yapısı

Cannabis sativa L. mikro lifler ile hizalanmış selüloz polimerik zincirlerine sahip temel bitki düzeneğinden oluşur. Birincil metabolitler kompozisyon bakımından diğer bitkilere çok benzerdir (Nixdorff ve ark., 1975). Kenevir kimyasını farklı kılan ikincil metabolitlerdir. Kannabinoidler kenevire özgü benzersiz terpenfenolik bileşiklerdir. Bitkinin çoğu hava yüzeyinde oluşan gladüler trikomlar tarafından üretilirler (Dayanandan ve Kaufman, 1976). Kenevirde bilinen 450 ikincil metabolitlerden, kannabinoidler büyük bir orana sahiptir. Bugüne kadar 90’dan fazla kannabinoid tespit edilmiştir. Tespit edilen kannabinoidler içinde yaygın bileşikler tetrahidrokanabinolik asit, kanabidiolik asit ve kanabinolik asit ardından kanabidigerolik asit ve kanabromik asittir (ElSohly ve Slade, 2005; Brenneisen, 2007; Radwan ve ark., 2008; Fischedick ve ark., 2010). Bu terpenfenolik bileşikler kenevire özgüdür ve esas olarak bitkinin salgı trikomları tarafından üretilir (Potter, Clark ve Brown, 2008; Andre, Hausman ve Guerriero, 2016).

Kenevirle Ağır Metal Temizliği

Fitoremediasyon, hiperakümülatör bitkiler kullanılarak topraktaki ağır metalin temizlenmesi işlemidir (D.C. Adriano, 1986.). Kenevir derin kök yapısına sahip olması ve genetik olarak ağır metal toplamaya yatkın olması gibi sebeplerden dolayı, toprakta bulunan ağır metali bünyesinde biriktirebilmektedir (Bona ve ark. 2007, Mihoc ve ark. 2012). Ağır metal temizleme potansiyeline sahip kenevir hiperakümülatör bitki olarak da değerlendirilmektedir. Kenevir 4 metreye kadar boylanabilir ve yaklaşık 1 metre kadar derine inen kök sistemine sahiptir (Zatta ve ark., 2012). 2003 yılında (Citterio ve ark.) tarafından yapılan çalışmada kenevirin köklerinde Cd, Ni ve Cr gibi ağır metalleri biriktirdiği bildirilmiştir. Kenevirin toprak restorasyonundaki yüksek potansiyelinin keşfedilmesi 1998’de Çernobil yakınlarındaki kirleticilerin giderilmesi amacıyla, yalnızca kenevirin ekildiği Ukrayna Bast Bitkiler Enstitüsü’nde anlaşılmıştır (Ahmad, R., ve ark., 2008).

Kenevirden Biyokompozit Yapımı

Günümüzde farklı özelliklere sahip malzemelerin birleştirilmesiyle oluşturulan kompozit malzemelerin çoğunluğu petrol türevidir. Biyolojik kaynaklardan üretilen biyokompozitler gerek canlı sağlığı gerekse çevre sağlığı için olumsuz etkiler göstermemektedir. Biyo-kompozit malzemeler birçok üstün özelliklerinden ve uygulamalarından dolayı ilgi görmektedir. Dünyada biyo-kütleden enerji üretimi gittikçe daha fazla teşvik edilmektedir. Fosil yakıtlara alternatif bir enerji kaynağı olarak görülmektedir. Biyolojik bileşenler ve takviyeler, pamuk, keten, kenevir gibi bitki lifi veya atık kâğıttan elde edilen fiberleri veya gıda ürünlerinden elde edilen yan ürünleri içerir. Fosil yakıtlara alternatif bir enerji kaynağı olarak görülmektedir. Kenevir 2000 yılı aşkın süredir endüstri için bir hammaddedir. Yakın zamanda sürdürülebilir bir ekonomi için, biyolojik temelli ürünler önemli bir hammadde olarak yeniden kullanılmaya başlanmış ve en önemli uygulama biyo-kompozit olmuştur. Kenevir liflerinden, kenevir biyokompoziti üretmek için liflerin güçlendirilmesi, sürdürülebilir biyolojik ürünler üretmek için çok değerli bir seçenek olabilir (Garcia-Jaldon, Dupeyre ve Vignon, 1998; Finnan ve Styles, 2013; Rehman ve ark., 2013). Kenevir kompozitleri hafif, dayanıklı ve darbelere karşı güçlü bir direnç göstermektedir. Kenevir kompozitlerinin Almanya, Fransa ve Çek Cumhuriyeti’nde kullanımı oldukça yaygındır.

Kenevirin Yapı ve Yalıtım Malzemesi Olarak Kullanılması

Hempcrete, kenevir ve kireç karışımıyla yapılan betona benzer bir yapı maddesidir. Hafif bir malzemedir. Aynı hacimde olan bir betona göre ağırlığı yaklaşık sekiz kat daha azdır. Hempcrete, özellikle binalarda yapı malzemesi olarak kullanılmaktadır. Güçlü bir yalıtım özelliği bulunduğundan dolayı aynı zamanda yalıtım malzemesidir. Sürdürülebilir yapıların inşaatında kullanımı oldukça fazladır. Güney Fransa’da M.S. 6. yy. ’a ait köprülerde arkeologlar tarafından yapılan çalışmalarda kenevir lifi izleri bulunmuştur. Bu bulgular, hempcrete teknolojisinin yeni olmadığını ve kenevirin uzun süredir biyokompozit malzeme olarak kullanıldığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Yaklaşık 1500 yıl önce Kızılderililer Ellora mağaralarında, kenevir-kil-kireç karışımıyla oluşturdukları sıvaları kullanmışlardır (Singh ve Sardesai, 2016). Fosil yakıt yanmalarından ve inşaat sırasında atmosferde salınan sera gazlarından kaynaklanan emisyonlar, mevcut iklim koşullarını ve çevre sağlığını olumsuz etkileyen temel faktörlerdendir. Binaların karbon ayak izlerini azaltacak, doğal kaynakların tükenmesine tasarruf edilecek yeni yöntemler geliştirilmelidir. Yapılarda kenevir kullanılması birçok mevcut çevresel sorunu çözecektir. Hempcrete kullanmanın en büyük avantajı, karbondioksiti inşaat alanlarından ayırması ve atmosfere sera gazı salınımını engellemesidir. Kenevir ton başına 249 kg karbondioksit ayırmaktadır. Hempcrete ısıya oldukça dayanıklı olduğundan iyi bir yalıtım malzemesidir (Sing ve Mamania, 2018). 

Kenevirden Biyoplastik Üretimi

Plastikler petrol türevi ürünler olduğu için çevrede zararlı ve yıkıcı bir etkiye sahiptir. Plastik yapım sürecinde yan ürün olarak çıkan atıklar da çevre sağlığı için olumsuzluk teşkil etmektedir. Plastiklerin fazlaca olumsuz etkisi bilindiğinden, küresel ısınmanın yavaşlatılması için yeni çözüm önerileri gerekmektedir. 2017 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre, toplam üretilen plastiğin sadece %9’u geri dönüştürülmekte ve geri kalan plastiklerin tamamı doğada birikmektedir (Geyer, Jambeck ve Law, 2017). Plastik birikimi böyle devam ettiği sürece, 2050 yılında doğada çevreyi kirleten 12 milyar metrik ton plastik birikimi olacaktır. Mikroplastikler bulunan sular okyanus yaşamını doğrudan olumsuz etkilemektedir. Kenevir bazlı plastikler ekolojik ayak izimizi düşürmektedir. Kenevir biyoplastikleri, kenevirin saplarından yapılmaktadır, çünkü sapta plastik yapımı için gereken selüloz oranı mevcuttur. Kenevirin plastik yerine kullanımının en büyük avantajı, yetişmesinde giderlerinin az olması ve birim alandan fazla ürün alınabilmesidir. Atmosferden yüksek karbondioksit emebilmesi, düşük pestisit, su ve gübre kullanımı, diğer biyoplastik kaynaklara kıyasla daha üstündür. Kenevir liflerinden çok farklı özelliklere sahip biyoplastikler yapılabilmektedir. Kenevir elyaflarından %100 standart plastik üretilebilmektedir. Kenevir biyoplastikleri polipropilenden 5 kat daha sert ve 2,5 kat daha güçlüdür. Kenevir biyoplastikleri dünyada çoğunlukla otomotiv ve inşaat endüstrisinde kullanılmaktadır. Kenevir plastiklerinin çok fazla avantajı olmasına rağmen işleme sırasında renklendirme, etiketleme gibi işlemler geri dönüşümü daha zor bir hale getirmektedir. Dolayısıyla bu geri dönüşümü daha kolay hale getirebilecek yeni çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Otomotiv Endüstrisinde Kenevir Kullanımı

Otomotiv endüstrisinde kenevir kullanımı ilk olarak 1940 yılında Ford Motor’ un kurucusu Henry Ford tarafından kenevir tabanlı bir araba fabrikası kurulmasıyla başlamıştır (Peças ve ark., 2018). Hurdaya ayrılan araçların toplam ağırlığının %25’ini oluşturan köpük, cam, kauçuk, plastik, gibi kısımları atık olarak sınıflandırılır. Bu kısımlar önemli bir alan kapladığından çevre kirliliğine etkisi de bir hayli fazladır. Kenevirden elde edilen biyoplastikler ve hempcrete gibi ürünlerin araç dizaynında kullanımı üretim maliyetinin düşüklüğünden, kaliteli ve dayanıklı olmasından, iyi bir yalıtım malzemesi olması ve karbon emiciliği gibi özelliklerinden dolayı hem ekonomik hem dayanıklı hem de çevre dostu ürünler eldesi için gereklidir. Standart bir aracın karbon ayak izi yaklaşık olarak 10 ton iken, bitkisel materyalden üretilen ve dünyanın ilk karbon-negatif aracı olan Henry Ford’un ürettiği Model T isimli aracın karbon ayak izi, ürettiği karbonu emebildiği için ve yakıtı da kenevir tabanlı olduğu için nötr olarak kabul edilmiştir. Araştırmacılar endüstriyel tip kenevir kullanarak yalnızca değerli bir kaynak sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda süreçteki çevresel zararı onarmaya yardımcı olmak için yenilenebilir yakıtlara tekrar öncü olabilmek adına Henry Ford’un izinden gidebilirler. (https://returntonow.net/2019/09/06/henry-fords-hemp-car/). 

Kenevirin Biyoyakıt ve Enerji Olarak Kullanımı

Kenevirden biyoyakıt kullanımı ilk olarak 1941 yılında Henry Ford tarafından olmuştur. Henry Ford kenevir biyoyakıtını kullanan aracı icat eden ilk kişi olmuştur. Üst düzey analist ve araştırmacılar, yaklaşık 150 yıllık sondaj ve kırma işlemlerinden sonra fosil yakıt sınırına ulaşmak üzere olduğumuzu bildirmektedirler. Günümüzde araştırmacılar çevresel talepler doğrultusunda değerli yakıt bulmaktan ziyade, çevreye daha az zarar veren yakıt bulma arayışına girmişlerdir. Geleneksel yakıtlar işleme sırasında havaya zararlı gazlar salarak ozonu kirletmektedir. Salınan bu gazlar çevre sorunlarına, iklim değişiklerine ve küresel ısınmaya neden olmaktadır. Model T olarak bilinen ya da tam adıyla Tin Lizzie adlı model araç kenevir biyoyakıtı ya da benzinle çalışmaktaydı. Kenevir bazlı biyoyakıtlar petrol ithalatına bağımlılığı ve sera emisyonlarını azaltmak için en etkili araçlardan biri olarak değerlendirilmektedir. Biyoyakıtlar, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltacak ve çevrenin iyileşmesinde etkili olacaktır. Kenevir yüksek yoğunluğa ve hızlı büyümeye sahiptir. Kenevir lifi içerisinde sindirilebilir selüloz ve hemiselüloz konsantrasyonu diğer enerji ürünlerinden daha yüksektir. Kenevirden elde edilen yakıt esas olarak biyodizel (preslenmiş kenevir tohumu yağlarından elde edilir) ve kenevir etanol/metanol (fermente edilmiş saptan yapılır) olmak üzere iki şekilde elde edilmektedir. Kenevirden yapılan biyo-yakıtların birçok avantajı vardır. Bitki ağaçlardan çok daha fazla karbondioksit tüketmektedir. Ayrıca, kenevir biyoyakıtlarından kaynaklanan emisyonlar, bitkilerde fotosentez işlemi yoluyla tekrar emilir. Böylece, toksinleri topraktan çekmeye ek olarak, kenevir bitkisi esasen soluduğumuz havadan karbondioksiti temizleyebilmektedir. Kenevir biyodizeli trans-esterifikasyon yöntemi ile üretilmektedir. Asit hidrolizi ve enzimler ile hem etanol hem de metanol yapmak için kenevir kullanılabilmektedir. Kenevir B20 karışımı biyodizel karışımıdır ve daha iyi termal verim, daha düşük spesifik yakıt tüketimi ve düşük CO₂ emisyonu sağlar (Gill, Soni ve kundu, 2011). Kenevirden yapılan yeni buluşlardan biri ise süper kapasitörlerdir. Süper kapasitörler, uzun ömürlü enerji depolama cihazlarıdır. Bu cihazlar elektrikli araçların fren sistemlerinde, bilgisayar güç sistemlerinde, süper şarj ve kablosuz cihazlarda kullanılmaktadır. En iyi performans gösteren süper kapasitörler genellikle grafen kullanılarak yapılmaktadır. Ulusal Nanoteknoloji Enstitüsü’nde araştırmalar kenevir tohumlarının enerji depolamada diğer kapasitörlerden %200 daha fazla enerji depoladığını bildirmektedirler. Kenevirden üretilen kapasitörlerin uzun ömürlü olması ve geri dönüşümlü olması bu alana talebi arttıracak ve kenevirin başka bir endüstri kolu olarak büyüyebilmesinin önünü açacaktır.

Tekstil Sanayinde Kenevir Kullanımı

Kenevirden elyaf yapımı insanlık tarihine dayanmaktadır. Elde edilen lif dayanıklılığından dolayı tarihte her zaman popülerliğini korumuştur. Denizciler yelkenlerinde ve gemilerinde keneviri kullanmışlardır. Yazılı kaynaklara göre Kristof Kolomb Amerika’yı kenevirle donatılmış gemiyle keşfetmiştir. M.Ö. 8000 yılına ait mezarlarda yapılan kazılarda, kenevirden yapılan tekstil malzemelerine rastlanmıştır. Betsy Boss tarafından dikilen ilk Amerikan bayrağı kenevirden yapılmıştır (Fryxell, Kimbro ve Mottershead, 2001). Kenevirden yapılmış tekstil malzemelerinin en büyük avantajı dayanıklı ve sürdürülebilir olmasıdır. Sentetik lifler her yıkandığında içeriğindeki mikro lifler atık olarak sulara karışmaktadır. Sentetik elyaflar atıldığında yaklaşık 300 yıl doğada kalacaktır fakat kenevir elyafları organik olduğundan çözünmesi de bir hayli kolaydır, kenevir lifleri yaklaşık bir ayda çözünebilmektedir. Organik bir madde olan pamuk lifleri de çözünür olmasına rağmen, üretim sürecinde birçok kimyasala maruz kaldığından çevre için kirleticidir. Kenevir lifleri çok yönlüdür ve her iki tekstil malzemesinin arzu edilen özellikleriyle karıştırılabilir. Dayanıklılığı ile birlikte konfor sağlayabilmesi kenevirin üstün özelliklerinden biridir. Lifler kullanıldıkça yumuşar, çürümeye ve ultraviyole ışınlara dayanıklılık sağlar. Doğası gereği gözenekli yapısından dolayı rahat nefes alır, su ve ter emici özelliğe sahiptir. Kullanılan boyanın yoğunluğu pamukta kullanılana göre daha az olduğundan vücudun kimyasalla teması çok daha azdır. Sürdürülebilir faydaları, minimum ekolojik ayak izine sahip olmasından dolayı kenevir tekstil kullanımında doğa dostu bir bitkidir.

Kenevirin Kozmetik Alanında Kullanımı

Kozmetik ürünleri çoğunlukla oksibenzon-oktinoksat, parabenler, mikroplastikler, siloksan, CFC, triklosanları içermektedir. Bu maddelerden bazıları cildi temizlese de doğada yararlı bakterilerin ölmesine sebep olmaktadır. Bundan dolayı çoğu Avrupa ülkelerinde yasaklı listeye girmişlerdir. Kenevir tohumu omega-3, omego-6, omega-9 yağ asitleri bakımından zengin olduğu için cildin nemlenmesinde, akne tedavisinde, ciltte oluşan iltihapların giderilmesinde etkilidir (Vogl ve ark., 2004; Sapino ve ark., 2005). Kenevir ürünlerinin doğal kokusu ve dokusu tüketicilerin ilgisini çekmektedir. Kenevirdeki ana bileşiklerden olan Cannabidiol, kozmetik endüstrisinde önemli olan antioksidan ve yaşlanma karşıtı özelliklere sahiptir. Kenevir doğal ve doğa dostu bir ürün olduğundan kozmetik ürünlerde kenevir kullanımının arttırılması doğal dengenin korunmasında etkili olacağı tahmin edilmektedir.

Kâğıt Yapımında Kenevir Kullanımı

Kenevirden kâğıt yapımı çok eski yıllara dayanmaktadır. 19. Yüzyıla kadar dünyada kâğıt üretiminin %75-80’i kenevir liflerinden yapılmaktaydı. 12-13. yüzyıl boyunca, kenevirden kâğıt üretimi, Çin’den Avrupa’ya gelmiş ve daha sonra diğer ülkelere yayılmıştır. ABD’nin bağımsızlık ilanı ve anayasası ilk olarak değerli bir kağıt olmasından dolayı kenevir kağıdına yazılmıştır (Dabrowski ve Jadwiga, 1991). Lewis Carroll’ın ‘Alice Harikalar Diyarında’ gibi pek çok eseri kenevir kağıdına basılmıştır (Dabrowski ve Jadwiga, 1991). Günümüzde dünyada kâğıt üretiminin %89’u ağaçlardan, %11’i ise odunsu olmayan bitki liflerinden yapılmaktadır (Edyta ve ark., 2015). Dünyada sadece 23 kâğıt fabrikası kâğıt yapımı için keneviri kullanmaktadır (Edyta ve ark., 2015). Bu fabrikalar özel kâğıtlar, arşiv kâğıtları, yalıtım kâğıtları, yağ geçirmez kâğıtlar, çay poşetleri, el yapımı kâğıtlar ve dini kitaplar gibi değerli kâğıtları üretmektedir (Bouloc, 2013). Kâğıt yapımı için kenevir eşsiz bir bitkidir. Bitki yaklaşık %50-77 oranında selülozdan, bu selülozun da %20'si liften, %80’i ise basttan oluşmaktadır (Edyta ve ark., 2015). Kenevir sapları ağaçlardan çok daha düşük lignin içeriğine sahiptir. Böylece hamurun hazırlanması çok daha hızlı ve kolaydır. Kenevir doğal bir parlaklığa sahip olduğundan geleneksel kâğıt fabrikalarında kullanılan ve çevreye dioksin adı verilen toksik bir madde yayan klorlu ağartmaya gerek yoktur. Kenevir kağıdı çok dayanıklıdır ve yıllandıkça sararma yapmamaktadır (Conrad, 1994). Ayrıca kâğıt ağartma gerektirmez, istenirse hidrojenperoksitle beyazlatılabilir. Günlük hayatta kullandığımız, ağaçlardan üretilen kâğıt sadece 3 defa geri dönüştürülebilirken, kenevirden yapılan kâğıt 7-8 defa geri dönüştürülebilir (Edyta ve ark., 2015). Kenevir, tek yıllık bir bitki olduğundan ve yetişme döneminde hızla büyüdüğünden dolayı bir ağaçtan kâğıt elde edilmesine kıyasla çok daha ekonomik ve doğa dostudur. Kenevirin kâğıt yapımında kullanımı ormanlar üzerindeki baskıyı azaltacaktır. Kenevir fazlaca yaprak alanına sahip ve hızla büyüyen bir bitki olduğundan dolayı arazide gelişmekte olan kenevirin her bir ton kuru maddesine karşılık 1.63 ton karbondioksit absorbe edildiği bildirilmiştir.

Sonuç

Dünyada sanayinin hızla gelişmeye başlaması ve düzensiz endüstriyelleşme, insanları artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik üretimi ucuz fosil kaynaklara yöneltmiştir. Fakat milyarlarca yaşında olan dünyamızın son 250-300 yılına tekabül eden bu süreç kısa zamanda kalıcı hasarlara neden olmuştur. Tüketicilerin bilinçlenmeye başlamasıyla birlikte minimum atıkları olan ürünlere dönülmeye başlanmış, kullanılan ürünlerin maksimum geri dönüşüme girmesi sağlanmış, doğaya zarar veren ürünler gelişmiş ülkelerde yasaklanmış veya sınırlandırılmıştır. Fakat fosil kaynaklara alışmış tüketicilerin tekrar özlerinde olan doğal kaynaklara dönüşümü ve fosil kaynaklar üzerine kurulmuş sanayilerin yenilenmesi biraz zaman alacaktır. Çevreyi korumak için, kirletici atıkları azaltmak mutlak gereklidir. Kenevir birçok yan ürüne dönüştürülebilen doğa dostu bir üründür. Kenevirin hızlı büyüyen bir yapıda olması, karbon ayak izinin çok az olması, yetiştiriciliğinin kolay olması ve büyük alanlarda uyum sağlaması onu temiz bir çevre için iyi bir alternatif yapar. Tüm bu etkiler göz önüne alındığında gerek çevre sağlığı için gerekse ekonomik gücünden dolayı bu bitkinin yetiştirilmesi mutlak gerekli olacaktır. Bu nedenle kenevir üzerinde yapılan çalışmalar ve kenevire bağlı endüstri kuruluşları arttırılmalıdır

Kaynaklar

1. Ahmad, R., and et al., Phytoremediation Potential of Hemp (Cannabis sativa L.): Identification and Characterization of Heavy Metals Responsive Genes, February, CSAWAC 44 (2) 107-218 Vol. 44 · No. 2, 2016. 
2. Andre, C. M., Hausman, J.-F. and Guerriero, G. (2016) ‘Cannabis sativa: The Plant of the Thousand and One Molecules’, Frontiers in Plant Science. Frontiers Media S.A., 7, p. 19. doi: 10.3389/fpls.2016.00019. 
3. Aytaç, S., Ayan, A.K., Arslanoğlu, Ş.F., 2017. Endüstriyel Tip Kenevir (Cannabis sativa L.) yetiştiriciliği. ‘’Karadeniz Lif Bitkileri (Keten-Kenevir-Isırgan) Çalıştayı’’, s:27-35, 5-6 Mayıs 2017.
4. Bender, J. (1994) Future harvest: pesticide-free farming. USA: University of Nebraska Press (Our sustainable future). 
5. Bona E., Marsano F., Cavaletto M., Berta G. 2007. Proteomic characterization of copper stress response in Cannabis sativa roots. Proteomics, 7: 1121-1130. 
6. Bouloc, P. (2013) Hemp: industrial production and uses. CABI (CAB books). 
7. Bouquet, R. J. (1950) ‘Bulletin on narcotics’, Bulletin on Narcotics, 2(4), pp. 14–30.
8. Brenneisen, R. (2007) ‘Chemistry and analysis of phytocannabinoids and other Cannabis constituents’, in ElSohly, M. A. (ed.) Marijuana and the Cannabinoids. Totowa, NJ: Humana Press, pp. 17– 49. doi: 10.1007/978-1-59259-947-9_2.
9. Citterio S., Santagostino A., Fumagalli P., Prato N., Ranalli P., Sgorbati S. 2003. Heavy metal tolerance and accumulation of Cd, Cr and Ni by Cannabis sativa L. Plant Soil, 256: 243-252. 
10. Conrad, C. (1994) Hemp: lifeline to the future : the unexpected Answer for Our Environmental and Economic Recovery. Virginia: Creative Xpressions Publications. 
11. Dabrowski, J. and Jadwiga, S.-C. (1991) Rękodzieło papiernicze. Wyd. nakł. Wydawnictwa Czasopismi Ksiazek Technicznych" SIGMA" NOT, Spolka z oo. 
12. Dayanandan, P. and Kaufman, P. B. (1976) ‘Trichomes of Cannabis sativa L. (Cannabaceae)’, American Journal of Botany. John Wiley & Sons, Ltd, 63(5), pp. 578–591. doi: 10.1002/j.1537-2197.1976.tb11846.x. 
13. D.C. Adriano Trace Elements in the Terrestrial Environment, Springer, Berlin. Springer-Verlag Newyork ISBN 978-1-4757-1909-3, 1986. 
14. Edyta, M. et al. (2015) ‘Comparison of papermaking potential of wood and hemp cellulose pulps’, Annals of Warsaw University of Life Sciences - SGGW Forestry and Wood Technology, (91), pp. 134–137.
15. ElSohly, M. A. and Slade, D. (2005) ‘Chemical constituents of marijuana: the complex mixture of natural cannabinoids’, Life Sciences, 78(5), pp. 539–548. doi: https://doi.org/10.1016/j.lfs.2005.09.011. 
16. Fike, J. (2016) ‘Industrial hemp: renewed opportunities for an ancient crop’, Critical Reviews in Plant Sciences. Taylor & Francis, 35(5–6), pp. 406–424. 
17. Finnan, J. and Styles, D. (2013) ‘Hemp: a more sustainable annual energy crop for climate and energy policy’,Energy Policy, 58, pp. 152–162. doi: https://doi.org/10.1016/j.enpol.2013.02.046. 
18. Fischedick, J. T. et al. (2010) ‘Metabolic fingerprinting of Cannabis sativa L., cannabinoids and terpenoids for chemotaxonomic and drug standardization purposes’, Phytochemistry, 71(17), pp.20582073. doi:https://doi.org/10.1016/j.phytochem.2010.10.001. 
19. Fryxell, G. E., Kimbro, M. and Mottershead, T. (2001) ‘The Boston trading and manufacturing co. ltd.(HK): hemp, fashion and the environment’, Asian Case Research Journal. World Scientific, 5(02), pp. 203–225.
20. Garcia-Jaldon, Dupeyre, D. and Vignon, M. R. (1998) ‘Fibres from semi-retted hemp bundles by steam explosion treatment’, Biomass and Bioenergy, 14(3), pp. 251–260. doi: https://doi.org/10.1016/S0961-9534(97)10039-3.
21. Geyer, R., Jambeck, J. R. and Law, K. L. (2017) ‘Production, use, and fate of all plastics ever made’, Science advances. American Association for the Advancement of Science, 3(7), p. e1700782. 
22. Gill, P., Soni, S. K. and Kundu, K. (2011) ‘Comparative study of Hemp and jatropha oil blends used as an alternative fuel in diesel engine’, Agricultural Engineering International: CIGR Journal, 13(3). 
23. Li, H.-L. (1974) ‘The origin and use of cannabis in eastern asia linguistic-cultural implications’, Economic Botany, 28(3), pp. 293–301. doi: 10.1007/BF02861426. 
24. McKim, W. A. and Hancock, S. D. (2013) Drugs and behavior: an introduction to behavioral pharmacology. Michigan: Pearson. 
25. Nixdorff, K. K. et al. (1975) ‘Immunological responses to Salmonella R antigens. The bacterial cell and the protein edestin as carriers for R oligosaccharide determinants’, Immunology, 29(1), pp. 87– 102.
26. Peças, P. et al. (2018) ‘Natural Fibre Composites and Their Applications: A Review’, Journal of Composites Science, p. 66. doi: 10.3390/jcs2040066. 
27. Potter, D. J., Clark, P. and Brown, M. B. (2008) ‘Potency of Δ9–THC and other cannabinoids in Cannabis in england in 2005: implications for psychoactivity and pharmacology*’, Journal of Forensic Sciences. John Wiley & Sons, Ltd (10.1111), 53(1), pp. 90–94. doi: 10.1111/j.1556-4029.2007.00603.x. 
28. Radwan, M. M. et al. (2008) ‘Isolation and characterization of new Cannabis constituents from a high potency variety’, Planta medica. 2008/02/18, 74(3), pp. 267–272. doi: 10.1055/s-2008-1034311. 
29. Rehman, M. S. U. et al. (2013) ‘Potential of bioenergy production from industrial hemp (Cannabis sativa): Pakistan perspective’, Renewable and Sustainable Energy Reviews, 18, pp. 154–164. doi: https://doi.org/10.1016/j.rser.2012.10.019. 
30. Sapino, S. et al. (2005) ‘Hemp‐seed and olive oils: their stability against oxidation and use in O/W emulsions’, International Journal of Cosmetic Science. Wiley Online Library, 27(6), p. 355. 
31. Schultes, R. E. (1970) Random thoughts and queries on the botany of cannabis. J. & A. Churchill. 
32. Singh, M. and Arbad, B. R. (2014) ‘Characterization of traditional mud mortar of the decorated wall surfaces of Ellora caves’, Construction and Building Materials, 65, pp. 384–395. doi: https://doi.org/10.1016/j.conbuildmat.2014.04.126. 
33. Singh, M. and Mamania, D. N. (2018) ‘The scope of hemp ( Cannabis sativa L .) use in Historical conservation in India The scope of hemp ( Cannabis sativa L .) use in Historical conservation in India’, Indian Journal of Traditional Knowledge, 17(2), pp. 314–321. 
34. Singh, M. and Sardesai, M. M. (2016) ‘Cannabis sativa (Cannabaceae) in ancient clay plaster of Ellora caves, India’, Current Science. Indian Acadamic Sciences, 110(5), p. 884. 
35. Theimer, R.R., Mölleken, H., Hoppe, A., Oils from Cannabis sativa L. — valuable food and raw materials for pharmaceuticals and other industrial products. Bioresource Hemp Symposium; Frankfurt/Main: 56, 1997. 
36. Touw, M. (1981) ‘The religious and medicinal uses of Cannabis in China, India and Tibet’, Journal of psychoactive drugs. Taylor & Francis, 13(1), pp. 23–34. 
37. Vogl, C. R. et al. (2004) ‘Hemp (Cannabis sativa L.) as a resource for green cosmetics: Yield of seed and fatty acid compositions of 20 varieties under the growing conditions of organic farming in Austria’, Journal of Industrial Hemp. Taylor & Francis, 9(1), pp. 51–68.
38. Zatta A., Monti A., Venturi G. 2012. Eighty years of studies on industrial hemp in the Po Valley (1930-2010). J. Natur. Fibers, 9(3): 180-196. DOI: 10.1080/15440478.2012.706439 
39. Zuardi, A. W. (2006) ‘History of cannabis as a medicine: a review.’, Brazilian Journal of Psychiatry, 28(2), pp. 153–157. 

Makale Kaynak: ResearchGate
 
Kenevir Görsel Tasarım: © Kenevir Birliği
 

En çok okunan yayınlar

Tıbbi Kenevir Eczanelere Geliyor: Türkiye’de Yeni Bir Dönem Başlıyor!

Aşağıdaki 4 Temmuz 2025 tarihli " Tıbbi Kenevir Eczanelere Geliyor: Türkiye’de Yeni Bir Dönem Başlıyor! " başlıklı haber yazısı, TibbiKenevir.com sitesinden alıntı yapılmıştır. Türkiye'de tıbbi kenevirin geleceği için tarihi bir adım atıldı! Uzun süredir beklenen ve büyük bir merakla takip edilen  tıbbi kenevir in eczanelerde satışını öngören yasa tasarısı, 3 Temmuz 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'ndan geçerek önemli bir aşamayı geride bıraktı. Bu gelişme, hem hastalar hem de sağlık sektörü için yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Yasa Tasarısı Ne Getiriyor? Temel Hükümler Komisyondan geçen " Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ", tıbbi kenevirin kontrollü bir şekilde sağlık sistemine entegrasyonunu hedefliyor. Tasarının ana hatları şu şekilde özetlenebilir: • Eczanelerde Reçeteli Satış : En önemli değişiklikle...

Konya Kulu'da 15 Dekarlık Tarım Arazisine İlk Kez Endüstriyel Kenevir Ekimi Yapıldı

Konya’da bir ilçe daha suyu az tüketen ürüne yöneldi Konya’nın Kulu ilçesinde 15 dekarlık tarım arazisine ilk kez endüstriyel kenevir ekimi yapıldı. Düşük su tüketimi ve yüksek verimiyle dikkat çeken bu ürün, bölge çiftçisinin yeni umudu olarak görülüyor. Konya ’nın Kulu ilçesi, bölge tarımı açısından yeni bir döneme adım attı. Kulu’ya bağlı bir tarlada, 15 dekarlık alana ilçenin ilk endüstriyel kenevir ekimi gerçekleştirildi. Tarla sahibi Ahmet Öcüt’e ait alanda yapılan ekim, Kulu Anadolu Üretim ve Pazarlama Kooperatifi Başkanı Tayyip Öcüt’ün öncülüğünde ve Cumhurbaşkanlığı’nın yasal izni çerçevesinde hayata geçirildi. Endüstriyel kenevirin dekar başına 50 kilogram oranında ekildiği ve yaklaşık 100 gün sonra hasadının yapılacağı bildirildi. Kooperatif Başkanı Tayyip Öcüt yaptığı açıklamada, “Kenevir, az su tüketimi ve çok yönlü kullanım alanlarıyla geleceğin stratejik ürünlerinden biridir. Bu ekim, sadece bir başlangıç. Kulu çiftçisiyle birlikte üretimi büyütmeye, ilçemizi keneviri...

Kenevirdeki Milyarlarca Dolarlık Potansiyeli Neden Kullanamıyoruz? [Video]

Keneviro İcra Kurulu Başkanı Uğur Balkuv, Bloomberg HT Tarım Editörü İrfan Donat'ın sunduğu Akıllı Tarım programında, dünyanın en stratejik ürünlerinden, mucize bitki KENEVİR hakkında önemli bilgiler paylaşıyor. Video: BloombergHT Yayın tarihi: 17 Aralık 2024 https://youtu.be/suij3IUvCcs  

Türkiye’nin ‘Yeşil Altın’ Fırsatını Hiç Unutmayalım

Türkiye’nin ‘Yeşil Altın’ fırsatını hiç unutmayalım (Hürriyet Gazetesi'nin köşe yazarı Yalçın Bayer'in 20 Ağustos 2025 tarihli yazısıdır.) Türkiye tarımının unuttuğu ama dünya devlerinin sır gibi sakladığı bir bitki var: Kenevir. Lifinden kâğıt, yağından ilaç, atığından biyoyakıt... 20 Ağustos 2025 | Hürriyet 100 günde büyüyen, pamuktan az su isteyen, orman kesimini azaltan ve toprağı temizleyen bu bitki, aslında elimizin altındaki sessiz bir hazine. Çin, Kanada ve Fransa çoktan bu hazinenin üzerine titriyor. Çin, 60 bin hektar ekimle yılda 1.2 milyar dolar gelir sağlıyor. Kanada, kenevir tohumu ve yağı ihracatından yaklaşık 850 milyon dolar kazanıyor. Ya biz? Henüz 5 bin hektarın altında üretim yapıyor ve yıllık gelirimizi 50 milyon doların üzerine çıkaramıyoruz. Yani dünya liginde sahaya bile çıkmamışız. Oysa tarım uzmanları diyor ki: “Türkiye, yalnızca 50 bin hektar alanda endüstriyel kenevir üretse yılda en az 3 milyar dolar ihracat geliri elde edebilir. Bu rakam, sadece ta...

Yozgat İli Kenevir Elyafı Üretim Tesisi Ön Fizibilite Raporu (2021)

Yozgat İli Kenevir Elyafı Üretim Tesisi Ön Fizibilite Raporu  Fizibilite Hazırlama Tarihi:  Şubat 2021 LÜTFEN DİKKAT: Bu rapor; Şubat 2021'de hazırlanmıştır.  GÜNCEL DEĞİLDİR . Yatırımcılara fikir vermesi ve ilgililere genel rehberlik etmesi amacıyla 11 Ekim 2024 tarihinde Kenevir Birliği'nde yayınlanmıştır.  Rapordaki bilgilerin değerlendirilmesi ve kullanılması sorumluluğu, doğrudan veya dolaylı olarak, bu rapora dayanarak yatırım kararı veren ya da finansman sağlayan şahıs ve kurumlara aittir.  Bu rapordaki bilgilere dayanarak bir eylemde bulunan, eylemde bulunmayan veya karar alan kimselere karşı  Kenevir Birliği  sorumlu tutulamaz.  Raporun başında yer alan KAPSAM ve HAKLAR bölümünün bir kısmı aşağıda alıntı yapılmıştır. "RAPORUN KAPSAMI VE HAKLAR BEYANI Bu ön fizibilite raporu, kenevir elyafı üretimi amacıyla Yozgat ilinde tesis kurulmasının uygunluğunu tespit etmek, yatırımcılarda yatırım fikri oluşturmak ve detaylı fizibilite çalışmalarına...

Amasya'nın Kenevir Üreticisine Bilgilendirme

Amasya'nın Kenevir Üreticisine Bilgilendirme Amasya'nın Gümüşhacıköy ilçesinde kenevir üretimi yapan üreticiler, kenevir verimini arttırmak için bilgilendirildi. Amasya’da S.S. Gümüşhacıköy İp Sicim Urgan Küçük Sanat Kooperatifi Başkanı Ümit Yetişir, Kenevir Üretimini canlandırmak için üreticileri bilgilendirmeye devam ediyor. Başkan Yetişir sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi. Amasya'nın Gümüşhacıköy ilçesinde yer alan kendir (kenevir) fabrikası, Türkiye'de kenevir endüstrisinin yeniden canlandırılması ve geliştirilmesinde kritik bir rol oynuyor. Bu rolü birkaç ana başlık altında ele alabiliriz: Kenevir Üretimini Canlandırma Fabrika, kenevir tarımını teşvik eden bir merkez görevi görüyor. Türkiye'de uzun yıllar boyunca kısıtlamalar ve ekonomik zorluklar nedeniyle unutulmaya yüz tutan kenevir tarımının yeniden canlanması için çiftçilerle sözleşmeli üretim yapıyor. Bu sayede çiftçilere pazarlama ve gelir garantisi sunarak kenevir ekimin...

Kenevir Hem Hastalıklara Hem Rekabete Şifa Olacak

Kenevir hem hastalıklara hem rekabete şifa olacak Türkiye’de tıbbi kenevirin eczanelerde satışının serbest hale gelmesiyle Ar-Ge çalışmalarının da artması bekleniyor. Yeni dönemde, daha önce imha edilen kenevirin yapraklarının da ilaç sanayinde kullanılması gündemde. Sümeyra TOPAL |  İstanbul Ticaret 15 Ağustos 2025 İtalya Ulusal Araştırma Konseyi Biyolojik Bilimler ve Biyolojik Kaynaklar Enstitüsü’nün 2022 yılında yayınladığı rapora göre, 9 alanda 25 binden fazla ürünün hammaddesi olmaya aday olan kenevirde ülkeler politikalarını bir bir güncelliyor. Türkiye’de de kenevirin kullanım alanlarına yönelik önemli bir düzenleme yapıldı. ‘Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’, TBMM’de kabul edildi. Bu düzenlemeyle tıbbi kenevirin eczanelerde satışı da serbest hale geldi. Yeni döneme dair detayların önümüzdeki günlerde netleşmesi beklenirken, Türkiye’de Ar-Ge çalışmalarının da bu alanda yoğunlaşacağı öngörülüyor...